Temel Ekonomi Bedava Oku
Ekonomi 101 ekonomi konusunda hiçbir şey bilmeyenlerin gazetelerin ekonomi sayfalarında çıkan haberleri okuyup anlayabilmelerini, ekonomiyle ilgili sohbetlere katılabilmelerini ve genel olarak ekonomi bilimi hakkında fikir edinebilmelerini sağlamak için hazırlandı. Bu kitabı okuyarak yatırım araçları, arz-talep dengesi, döviz kurları, mikroekonomi gibi temel ekonomi bilimi kavramlarını öğrenecek, aklınızdaki pek çok soruya yanıt bulacak ve aşağıdakiler gibi başka ilginç sorularla karşılaşacaksınız:
Temel Ekonomi Bedava Oku
Ekonominin küçük bir aristokrat, zenginler sınıfı ya da kapitalist bir sınıf yerine geniş kitlelerin yararına işletilmesi gerektiğini savunan yönetim biçimidir. Sosyalizm, çalışan sınıfın iktidarını savunan sosyoekonomik bir modeldir. Kelime anlamı (Sosio: Toplum, Halk) itibarıyla bakıldığında üretici gücün insan, insan emeği ve dolayısıyla toplum olduğu düşüncesinden yola çıkılarak oluşturulmuş bir sistemdir. Çeşitli sosyalist teorilerde devletçilik prensibi mutlak olarak geçerlidir. Devlet üretime hakim güç olarak ön plana çıkar. Bu modeli savunan iktisatçılar tarafından toplumun esas alındığı iddia edilse de, yetkiyi toplum adına devlet kullandığı için, etkin güç daima devlettir. Kişiler arası eşitlik vurgusu yapılır. Kamu yararı ve toplum ön plandadır. Kolektif (topluluk olarak, kitle halinde) hareket etme ve buna uygun bir biçimde örgütlenme ve çalışma planlanır.
Çoğu sosyalist, sosyalizmin ekonominin demokratik kontrolünü gerektirdiğini söylemekle birlikte, bu demokrasiye has kurumlar üzerinde ve kontrolün nerelerde merkezileşip nerelerde yaygınlaşacağı konusunda fikir ayrılığındadırlar. Benzer şekilde, sosyalist ekonominin bir pazar anlayışı gütmesinin gerekliliği ve eğer güdülecekse, bu pazar anlayışının yalnızca tüketim mallarında mı, yoksa bazı durumlarda üretim araçlarının kendisinde de mi geçerli olup olmayacağı boyutunda da farklılaşırlar. Çünkü üretim araçları mevzubahis olduğunda, mesele ekonominin mülkiyeti ve kontrolü meselesidir.
Bu da sosyalistler açısından "Emperyalist saldırganlık ve ekonomik ablukaların unutulduğu" şeklinde açıklanan bir iddiadır. Sovyetler Birliği'nin bilimi kullanarak kendi imkanlarıyla uzaya çıkması ve birçok alanda bilimsel keşifler yapması, bu iddiaya cevap niteliğinde kullanılmaktadır.
Tüm sosyalist düşünürler serbest Pazar ekonomisinin bir süre sonra mutlaka belirli bir azınlığın yararına ama çoğunluğun zararına işler hale geldiği konusunda hemfikirdirler. Özellikle komünistler kapitalizmle herhangi bir uzlaşmanın gerçekleşebileceğini reddederler. Onlara göre zenginliğin özel birikimine izin veren herhangi bir ekonomik sistem özünde adaletsizdir ve kapitalistlere (kendi sermayesi olan ve kontrol edenler) eşitsiz gelişim ortamı sağlamaktadır. Kendilerini sosyalist olarak tanımlayanların az bir kısmı, üretim araçlarının planlı bir şekilde özel mülkiyete devredilebileceğini söylerken, diğer sosyalistler bu konuda fikir ayrılığındadırlar. Bazıları zenginliğin daha eşit dağıtılabilmesi için kapitalist piyasa koşullarının işleyişini kullanabileceklerini iddia ederken, diğerleri de bu dağıtımın eşitliğini garanti altına almak için tüm mülkiyetin kamulaştırılması gerektiğini söylerler. Birçok sosyalist özellikle temel ihtiyaç malzemesi olmayan mallarda, arz-talep dengesini ayarlamanın piyasa koşulları mekanizmaları olmadan çok zor olduğunu bilmektedir. Bazıları ılımlı bir piyasa sosyalizmi modeli ortaya koymuşlardır; buna göre bir market vardır, ama üretim araçlarının mülkiyetine sahip bir sınıf yoktur.
Bugün buradayız çünkü en temel ihtiyaçlarımızdan olan pedi alamıyoruz. Bugün buradayız çünkü biz her ped aldığımızda devlete %18 vergi ödemek zorundayız. Bugün buradayız çünkü P&G denen şirket hatta P&G denen tekel, ped gibi bir temel sağlık ihtiyacını fahiş fiyatlarla dünyanın dört bir yanında satıyor. Peki neden bu şirketin önünde Kadın Savunma Ağı olarak eylem yapıyoruz? Çünkü bu şirketin yıllık cirosu 76 milyar dolar. Evet doğru duydunuz bu tekel birçok insanın en temel ihtiyacını onlara satarken yılda 76 milyar ciro yapıyor ve biz ve dünyanın dört bir yanından birçok kişi yoksulluktan ped alamıyor. Birçok kız çocuğu regl olduktan sonra ped alamadığı için okulu bırakmak zorunda kalıyor. Atalım kanlı donlarımızı ve de bebeklerimizin boklu bezlerini. Biz bunların en temel ihtiyacımız olduğunu biliyoruz, ama bunları bizim emeğimizle üretenler bize bunları geri satarak milyonlarca kar elde ediyor!
Bugün buradayız çünkü çocuklarımıza bez alamıyoruz. Evet, bir paket çocuk bezi 200 tl bu ülkede. Peki kim bunun sorumlusu? Bunun sorumlusu ped ve çocuk bezinden yıllık 19 milyar dolar kar eden P&G! Bunun sorumlusu çocuk bezine %18 KDV koyan AKP! O zaman bir kez daha söyleyelim; yattan, elmastan KDV almayan AKP çocuk bezlerinden vergi alıyor. 3 çocuk yap diyen AKP bizleri çocuk bezi alamayacak kadar yoksullaştırıyor. Neymiş, aileymiş, değermiş, kültürmüş, kadınların üstüne yıktığınız çocuk bakımı üzerinden elde ettiğiniz karı söyleyin siz. Kadınlar yoksul oldukları için şiddet gördükleri kocalarından ayrılamıyor. Kadınlar çocuk bakımı yüzünden işlerini bırakıyor, işe girseler de erkeklerden düşük maaş alıyor. Böyle bir cinsiyetçi işbölümü düzeniniz içinde hala gözünüz ayda 217 tl olan nafaka da. Ne pedden ne bezden vazgeçmiyoruz, temel ihtiyaçlarımızın neoliberal ekonomi içinde bize bu fahiş fiyatlarla satılmasını kabul etmiyoruz!
Tam da bu noktada, yazımıza başlamadan evvel, önemli birkaç uyarıyı yapmakta fayda görüyoruz: Marksizm'i yalnızca bir politik hareket olarak görmek onu anlamamızı zorlaştırabilir; çünkü günümüzde Marksizm, estetikten edebiyata, metafizik tartışmalardan epistemolojiye, sosyolojiden tarihe, antropolojiden ekonomiye, arkeolojiden sanata, kriminolojiden kültürel araştırmalara, eğitimden coğrafyaya, film teorisinden tarih yazıcılığına, edebi eleştiriden medya araştırmalarına, felsefeden siyaset bilimine, psikolojiye, bilimsel araştırmalara, şehir bölge planlamaya ve hatta tiyatroya kadar uzanan epey geniş kapsamlı bir literatüre etki etmektedir.
Bu ön uyarılardan sonra, konuya bir başlangıç yapabilmek adına, muhtemelen Marx ve fikirlerinin özüyle ilgili olarak şunu söylemek yerinde ve genel geçer olarak kabul edilebilir olacaktır: Karl Marx, işçi sınıfının, yani hayatta kalmak için iş gücünü ücretli olarak satmak zorunda olan kitlelerin kapitalist düzenden kurtuluşunu hedeflemiştir. Bu özün detaylarına ve burada kullanılan terimlerin anlamlarına aşağıda döneceğiz.
Daha teknik bir tanımıyla Marksizm, herhangi bir toplumda, toplumun materyal durumunu ve insanların maddeci ihtiyaçlarına ulaşmak için gerekli olan ekonomik faaliyetlerini inceleyerek, bu toplumlarda görülen sosyal olguları (fenomenleri) izah etmeye çalışır. Zira Karl Marx'a göre, üretim süreçlerinde oluşan verimsizlikler, yani eski üretim biçimlerinin (İng: "modes of production") işlevsizleşmesi, toplum içinde sosyal çatışmalara sebep olur.[2]
Marksizm çerçevesinde kapitalist düzen; hem teorik hem de pratik çerçevede "ezen" ve "ezilen" arasındaki bir sınıf çatışması olarak görülür. "Kapitalist düzen" olarak isimlendirilen bu düzen (veya Marx'ın deyimi ile burjuva toplumu), işçileri kendi biricik emeklerine yabancılaştırmak ile kalmaz, aynı zamanda doğası gereği, kaçınılmaz olarak toplumsal ve ekonomik krizler üretir. O halde yapılması gerekilen şey, kapitalizmin antidotu olarak sosyalizmi inşa etmek için gerekli olan tüm araçların kullanılması ve burjuva düzeninin ortadan kaldırılmasıdır.
Çünkü bir Marksiste göre kapitalizm, ekonomik olarak sürdürülebilir değildir ve toplumun yaşam standartlarını arttırmak konusunda beceriksizdir. Bunun en temel nedeni, düşen kâr oranlarını telafi etmek için çalışan maaşlarını ve sosyal faydaları kısmak zorunda kalması ve diğer yandan, toplumsal/üretimsel eksikleri telafi etmek için askerî saldırganlıkları pekiştirmesidir. Marksizm'e göre, kapitalist üretim biçimi, yerini nihayetinde sosyalist üretim moduna bırakacaktır ve bu, bir işçi devrimi ile olacaktır.
Karl Marx'a göre bugünün kapitalist toplumunu anlamak, modern toplumun iktisadi temeldeki üretim tarzı, üretim ilişkileri ve üretici güçlerini anlamak ile mümkündür. Bu iktisadi ilişki ve güçler, sınıf mücadelesi ile beraber gelişir ve tarihin akışını belirler. Peki ama bu, tam olarak ne anlama geliyor? Öncelikle Marksizm'in temel kavramlarından yalnızca iki tanesi olan "kapitalizm" ve "sosyalizm"in en geniş anlamıyla ne olduğuna bakalım.
Buna karşılık, bilimsel sosyalizmin ekonomik-politik düzlemde yarattığı deprem, Charles Darwin'in doğal seçilim yoluyla olan Evrim Teorisi'nin temel bilimlerde yarattığı deprem ile benzeştirilir (hatta kimi zaman evrim karşıtlarının çeşitli Marksist akımlarla evrimsel biyolojiyi özdeşleştirerek duygulara başvurma safsatası ve saman adam safsatası yoluyla bilimin altını oyma çabası da bundandır). Marx ve Engels'e göre, biyolojideki bu yeni bakış açısı, sosyalizm açısından çok temel bir yere sahipti ve onlara göre evrimsel biyoloji de sosyalizmden güç almalıydı. Bu önermenin geçerliliği oldukça tartışmalıdır ve bu yazımızın kapsamında değildir; ancak yazının ilerleyen kısımlarında Charles Darwin ile Karl Marx arasındaki ilişkiye dönülecektir. 041b061a72